Rize Vatanperver Gençlik, bugün 15 Temmuz Demokrasi Meydanı’nda bir araya gelerek, Türkiye’nin toplumsal ve siyasal meselelerine dikkat çekerek,''Öncelikle, tüm değerli kardeşlerim ve yurttaşlarım; söylemek isterim ki biz, Atatürk'ün ve atalarımızın evlatları olarak, bizlere miras kalmış Cumhuriyet’e ve devrimlere sahip çıkmak için buradayız. Burada bulunma amacımız bir tutuklama meselesi ya da bir diploma tartışması değildir. Biz bugün buradayız çünkü halkımızın sesini duyurmak, gerçekleri konuşmak istiyoruz.--Biz buradayız, çünkü ebediyete uğurladığımız mazlum ablalarımızı, abilerimizi ve kardeşlerimizi unutmamak istiyoruz. Sekiz ay boyunca kirasını ödeyemediği için, kızları üşümesin diye saç kurutma makinesini onlara verip intihar eden Emine Akçay ablamızın acısını hissediyoruz. 22.002 TL maaşla geçinemediği için ek iş yapmak zorunda kalan emekçi ablalarımızın, abilerimizin mücadelesini biliyoruz. Haksız yere İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, Antalya’da tutuklanan kardeşlerimizin yanındayız. Adana’da mobbinge maruz kalıp intihar eden savcı adayı Mithat Can Yalman abimizi unutmadık. Vefa borcu bilerek sınırda şehit düşen askerlerimiz için buradayız. 15 Temmuz’da darbecilere karşı duran Ömer Halis Demir ve nice cesur yiğitler için, vatanı için sokağa çıkan kardeşlerimizin mezarlarında huzur içinde yatmasını istediğimiz için buradayız.--Bu vatan; saraylarda değil, harp sahalarında, sokaklarda, mahallelerde, memleketin her köşesinde özgürlük, hukuk ve adalet için savaşan yurttaşlarımız sayesinde kuruldu. Sütçü İmam olmasa, Kara Fatma olmasa, Nene Hatun olmasa; herkes evinde durup "Vatanı kurtarmak bize mi kaldı?" deseydi, bugün gözümüzü açtığımızda gördüğümüz bayrak, Türk'ün değil, ecnebinin, işgalcinin bayrağı olurdu.--Biz bölücü değiliz. Biz vatanını aşağılayan, saygısız kimseler değiliz. Biz sizin evlatlarınızız!’’ dedi.
Rize Vatanperver Gençlik,
''Üzülerek söylüyorum ki, Atatürk'ün bize emanet ettiği bu Cumhuriyet’te; Şeyh Sait’in torunları Meclis'e girmeyi başardı, kendi sözde devletlerinin bayrağını dalgalandırdılar. Kendilerinin sandıkları Nevruz Bayramı'nı bile kutladılar. Birileri terörist elebaşlarıyla gülerek bayramlaştı. Peki, bütün bunlar olurken Türk istikbalinin evlatlarına ne oldu dersiniz? Türk gençleri, hak, hukuk ve adalet arayışlarında hapishanelere layık görüldü!
Biz sizin evlatlarınızız! Biz hakkını arayan Türk gençleriyiz! Ve bilin ki: "Acizler için zor, korkaklar için müthiş olan şeyler, vatanseverler için ideallerdir."--Biz bu doğrultuda, Atatürk’ün bizlere bahşettiği Cumhuriyet ve Türk istiklali için çalışıyoruz. Bir asır önce Namık Kemal’in kaleme aldığı şu dörtlüğü anmak istiyorum:Vatan olsa ne rütbe-i perva Gene de dünyada zulmü yıkarız Merkez-i arza da atsalar bizi Küre-i arzı patlatır çıkarız.Sözlerime, Atatürkün şu konuşması ile devam etmek istiyorum;Ey Türk Milleti, Bugün burada, yalnız geçmişimizi değil, istikbalimizi de konuşmak için bulunuyoruz. Çünkü bir milletin kudreti, yalnızca geçmişte kazandığı zaferlerle değil, gelecekte göstereceği azim ve iradeyle de ölçülür. Bizler, tarih boyunca nice badireleri aşmış, esareti kabul etmemiş bir milletin evlatlarıyız.Şunu asla unutmayınız: Türk’ün istikbali, gençlerinin iradesinde şekillenecektir. Biz, bu vatanı ve Cumhuriyet’i sizlere emanet ettik. Bu emanet, sadece bir toprak parçası değildir; bu emanet, özgürlüğün, adaletin, bilimin ve medeniyetin simgesidir. Onu koruyacak ve yüceltecek olan, vicdanı hür, aklı özgür Türk gençliğidir.--Gelecek, ancak çalışkan, kararlı ve inançlı milletlerin olacaktır. Bilgiye, sanata, bilime, ahlaka ve hukuka sırt çeviren toplumlar, istikbali ellerinden kaçırmaya mahkûmdur. Türk milleti, tarih boyunca her zaman ileri gitmiş, gelişmiş ve bağımsızlığını korumuştur. Bugün de ve yarın da bu böyle olacaktır.-Unutmayınız ki, sizler milletimizin umudu, göz bebeğisiniz. Sizlere güveniyor, sizlerden büyük işler bekliyorum. Eğer bir gün, istikbaliniz tehdit altına girerse, o vakit durmayınız! Akıl ve iradenizi kullanarak mücadele ediniz. Çünkü "İstikbal göklerdedir!" Ve istikbal, onu korumasını bilenlerindir! Türk İstikbali ve VazifemizAtatürk’ün bizlere önceki okuduğum satırlarda bahşettiği gibi, Türk istikbaline erişmek, ancak onu korumasını bilenlere aittir. Atatürk’ün bir asır önce başlattığı Kurtuluş Mücadelesi, yalnızca ecnebiye karşı değil, içimizdeki çürümüşlere, zulmedenlere ve nice vatanperver düşmanı şahıslara karşı da verilmişti.Türk istikbalinin evladı olan hiçbir Türk, bağımsızlık ve adalet arayışında yediği kırbaçtan rahatsız olmaz! Çünkü bilir ki, mücadele olmadan zafer olmaz. Özgürlük, bedel ödeyenlerin hakkıdır.Ayrıca vurgulamak isterim ki, toplumu etkileyen her hukuksuzluk, adaletsizlik ve özgürlük karşıtı hareket; her yolsuzluk, sadece yönetenlerin ya da burjuvalaşanların suçu değildir. Bir o kadar da onlara göz yumanların, elinde yeterli güç varken halkı, kardeşi, dostu ve arkadaşı için sesini çıkarmayanların da suçudur!Evelallah, her Türk evladı damarlarında akan asil kanın verdiği güçle sesini çıkaracak kudrete sahiptir.--Konuşmamı, Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere vasiyet niteliğindeki sözleriyle bitirmek istiyorum:
Ey Türk gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyet’ini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli
hazinendir.
İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır.
Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir.
İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.
Bütün bu şeraitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler.
Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler.
Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı!
İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyet’ini kurtarmaktır!
Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
--Bizlere zincir vurabilirler lakin; Düşüncelerimize ve zihnimize zincir vuramazlar! Gönülden inanıyorum ki her Türk istikbalinin evladı aynı Atatürkün boynunda idam fermanı varken Türk halkının istiklali için çalışırken ki gibi, bir vatanı varken öz vatanını unutmayıp, şehit edilmesinin son gününe kadar savaşan Enver Paşa, Genç yaşında fikri düşünceleri yüzünden öldürülen Padişah Genç Osman ve diğer niceleri gibi mücadelesini sürdürecektir. Ne mutlu Türküm! diyene.
Buraya gelen, dinleyen, yüreği bu vatan için atan her kardeşimi selamlıyor, saygılarımı sunuyorum!''
